-
1 послезавтра
-
2 тот
та, то, те1) o şuв тот ве́чер — o akşam
в то вре́мя — o zaman / sırada
на том берегу — karşı yakada / kıyıda
по ту сто́рону стены́ — duvarın arkasında
по ту сто́рону Атла́нтики — Atlantik'in ötesinde / öbür tarafında;
с того́ дня его́ бо́льше не ви́дели — o gün bugün onu gören olmadı
2) в соч.по той и́ли ино́й причи́не — şu ya da bu nedenden dolayı
и тот и друго́й — ikisi de
и в том и в друго́м слу́чае — her iki halde de
3) ( другой) öbür, öteki; berikiна том конце́ про́вода — telin öbür ucunda
он оди́н, а тех - тро́е — o bir kişi berikiler üç
4) aranan, istenen, oтой кни́ги в прода́же уже́ нет — o kitaptan satışta kalmamış
я набра́л не тот но́мер — yanlış numara çevirmişim
то же мо́жно сказа́ть и о тебе́ — aynı şeyler senin için de söylenebilir
прода́ть по той же цене́ — fiyatına satmak
прода́м, е́сли кто́-нибудь даст ту же це́ну — satın aldığım parayı veren biri olsa satarım
тот са́мый Петро́в, кото́рый... — o Petrov ki,...
всё тот же Петро́в утвержда́ет, что... — gene aynı Petrov iddia ediyor ki...
я тепе́рь (уже́) не тот — ben artık eski ben değilim
5) в соч.то, что вы сказа́ли,... — söylediğiniz,...
то, что называ́ется любо́вью,... — sevgi denen şey,...
я́сно то, что... — şurası açıktır ki,...; açık olan odur ki,...
стра́нно то, что... — işin garip yanı,...
изве́стно то́лько то, что... — bilinen bir şey varsa, o da...
к тому́, что бы́ло изве́стно, он ничего́ но́вого не доба́вил — bilinenlere yeni bir şey katmadı
с то́й лишь ра́зницей, что... — şu farkla ki,...
де́лай то, что тебе́ говоря́т! — sana ne söylüyorlarsa onu yap!
по сравне́нию с тем, что бы́ло де́сять лет наза́д — on yıl öncesine göre
она́ зави́довала тем, у кого́ есть де́ти — çocukluları kıskanırdı
он о́чень горди́тся тем, что он лётчик — pilot olmanın büyük gururunu duyuyor
ока́зывая ему́ по́мощь, он тем са́мым защища́ет и свои́ интере́сы — ona yardım etmekle kendi çıkarlarını da savunmuş oluyor
те, кому́ сейчас три́дцать (лет) — şimdi otuzundakiler
те из вас, кто бу́дет занима́ться иссле́дованиями — araştırma yapacaklarınız
те из них, кто уже́ получи́л образова́ние — öğrenim yapmış olanları
••я ещё и не то зна́ю! — daha neler bilirim!
осёл и тот бы по́нял — eşek olsa anlardı
у него́ одно́ пальто́, да и то не но́вое — bir paltosu var, o da yeni değil
он не то что бо́лен, а про́сто уста́л — hasta falan değil, bayağı yorulmuş
к тому́ же — hem, kaldı ki, üstelik
хоте́л он того́ или нет,... — istemiş olsun ya da olmasın,...
хо́чет он того́ или нет,... — istediği olsun olmasın,...
на том све́те — öbür dünyada
См. также в других словарях:
öbür gün — zf. Yarından sonraki gün Annem öbür gün kendi kendine gidiyor. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
öbür — sf. Öteki, diğer Tünelin öbür ucunda tekrar ufak tefek ışıklar belirmişti. R. N. Güntekin Birleşik Sözler öbür dünya öbür gün … Çağatay Osmanlı Sözlük
gün — is. 1) Güneş Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı. M. Ş. Esendal 2) Güneş ışığı 3) Gündüz Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş. H. Taner 4) Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre Kız… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarın öbür gün — ileride, yakın bir zamanda … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarın — is. 1) Bugünden sonra gelecek ilk gün Yarın paydosu biraz erken çalarız, ödeşiriz. H. Taner 2) Gelecek, ilerideki zaman İnsan daima yarını düşünmeli. 3) zf. Bugünden sonra gelecek ilk günde Yarın geleceğim. Birleşik Sözler bugün yarın Atasözü,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
konmak — 1. e, ar 1) Kuş, kelebek, uçak, toz vb. bir yere inmek Bir bülbül gelip konmuştu havuzun kıyısına. Ç. Altan 2) Yolculukta geceyi geçirmek için bir yerde kalmak, konuk olmak 3) Kısa bir süre için bir yere yerleşmek, bir yeri yurt edinmek 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
maymunlaştırmak — i Maymun davranışları ile hareket ettirmek İnsanları o kadar maymunlaştırdınız ki yarın, öbür gün Afrika ve Amerikan ormanlarının birinde maymun medeniyeti zuhur edeceği ihtimali önünde insanın düşüneceği geliyor. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
savsaklamak — i Belirli bir sebebi olmaksızın bir işi isteyerek geri bırakmak, geciktirmek, umursamamak, ertelemek, sallamak, ihmal etmek Yarın giderim, öbür gün giderim diye savsaklayıp duruyor. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşünüp (veya düşünmek) taşınmak — konuyu bütün yönleriyle inceleyip ona göre davranmak, iyice düşünmek Düşünün taşının, yarın öbür gün cevap ve imza bekliyoruz. R. E. Ünaydın … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun atmak — 1) silahla mermi atmak Yarın, öbür gün Arap çeteleri ile sarılacaksınız, Peygamberin yeşil kubbesine kurşun atacaklar. F. R. Atay 2) mec. düşmanlık etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük